Adeta bir Anadolu havası var Oş’ta. Burada Siracüddîn Hazretleri’nin ziyaretine gidiyoruz. Aynı zamanda, Orta Asya’yı bir tank gibi, 70 yıl ezen Komünizm’in karşısında dimdik durarak, Kırgız halkı’nın dinini, dilini, bağımsızlığını onlara karşı koruyan, kadın kumandan Kurmancan Datka’yı da ziyaret ediyoruz. O büyük kumandan öyle vasiyet ediyor hali hayatında: “Beni, efendim Siracüddîn Hazretleri’nin ayak uçlarına defnedin.”
Adeta belli ediyor maddi muzafferiyetin, manevi intisabın yolundan geçtiğini…
Buradan sinelerimiz ve gözlerimiz dolu dolu ayrılıyoruz. Yapacağımız sünnetlerin önemini pekiştiren bu manevi ziyaretlerle, bugün sünnetin dahi içinin boşaltılarak, insanların aldatıldığı Orta Asya’da, mesuliyetimizin ne denli büyük olduğunu anlıyoruz.
Zira 70 yıl boyunca, dinimizin şiarından olan sünnet anlayışının yerine, kesik atmak veya kan akıtmak deyimleri yerleştirilerek gerçek sünnetin dışında bir sünnet anlayışı ortaya konulmuş.
Oş’tan Sonra…
Oş’tan sonra uzunca bir yolculuk yapıyoruz. Kimi zaman yol yerine tepelerden geçerek, kimi zaman taşkınlar altında kalan yolların nöbetini tutarak… Ama yalnız bir amaç uğruna, bıkmadan ve vakur şekilde devam ediyoruz yolumuza.
Nihayet ikindi vaktinde veriyoruz tarihi şehir İsfana’ya. Hani atalarımızın, şimdiki topraklarımıza doğru yola çıktıklarında, atlarını sulamak için dinlendikleri şehir olan İsfana… 1000 yıllık bir kokuyla dolduruyoruz sinelerimizi. “Biz geldik!” diyoruz ceddimize…
1000 yıllık özlemle kavrulan İsfanalılar, kucaklarını öyle bir açıyorlar ki bize, misafirperverliğin yelpazesi tüm Türkistan’ı kaplıyor adeta.
Burada bir eğitim yuvası da, merasim için kapılarını açıyor sünnet ekibine.
Bir cevap yazın